Google, Fiber İnterneti Kablosuz Dağıtacak!

İnternet ve yazılım dünyasının popüler markası Google, günümüz teknolojisinin en hızlı internetlerinden fiber altyapısını kablosuz olarak sunmaya hazırlanıyor!

Selfie Nedir? Selfie Türkçe Karşılığı Nedir?

Selfie nedir. Selfie çılgınlığı nasıl başladı? Gerek Türkiye’de gerekse de dünyada adından sıkça söz ettiren “selfie” çılgınlığının sosyal nedeni nedir? Sosyal medya uzmanı akademisyen Yrd. Doç. Dr. Ali Murat Kırık, açıkladı.

Samsung Galaxy Note 4 Teknik Özellikleri ve Fiyatı

Samsung Galaxy Note 4 yeni akıllı telefonunu tüm dünyaya tanıttı. Apple ve sony'in yanı sıra yeni bir akıllı telefon'da Samsung'tan geldi. Samsung Galaxy Note 4 almayı düşünenler için Samsung Galaxy Note 4 teknik özellikleri ve fiyatı ile karşınızda Note Edge!

Facebook'ta açılan otomatik videolar nasıl kapatılır?

Facebook kullanıcıları hesaplarına giriş yaptıklarında otomatik olarak açılan videolar yüzünden hem intenet hızları yavaşlamakta hem de istemediği halde zaman kaybetmekte. Peki bu özelliği nasıl kapatabiliriz?

TÜRKSAT 4A Uydu Kurulumu ve Kanal Arama

Türkiye televizyon kanallarını yeni frekanslara taşıdı. Peki frekans ayarlamaları nasıl yapılacak? İşte kanal kanal televizyon frekansları...

28 Nisan 2010 Çarşamba

Harry Potter ve Ölüm Yadigârları

Harry Potter ve Ölüm Yadigârları (Harry Potter and the Deathly Hallows) J. K. Rowling'in yazdığı Harry Potter serisinin yedinci ve son kitabı. İngilizce baskısı 21 Temmuz 2007 tarihinde yayımlandı. Kitap, Sevin Okyay ve Kutlukhan Kutlu tarafından Türkçeye çevrildi ve Yapı Kredi Yayınları tarafından 9 Ekim 2007 günü saat 10:00'da piyasaya sürüldü.
Amerikan basımının kitap kapağını Mary GrandPré hazırlamıştır. Türkçe baskısında 690 sayfa olan kitap, İngiltere baskısında 608 sayfa, Amerikan baskısında 759 sayfadır. Kitap İngilizce baskının yayımlanmasının ardından ilk 24 saatte 11 milyon satmıştır.[1]
Kitabın Türkçe başlığının "Harry Potter ve Ölümcül Takdis" olacağına ilişkin söylentilere rağmen kitap Türkçe'de "Harry Potter ve Ölüm Yadigârları" ismiyle yayımlandı.

Yayın öncesi

Kitabın adının yayınlanmasından çok kısa bir süre önce J. K. Rowling kitap için üç başlık belirlediğini duyurmuştur.[2][3] Son kitap başlığı, Harry Potter and the Deathly Hallows 21 Aralık 2006 tarihinde J.K. Rowling'in resmi web sitesinde Noel temalı bir adam asmaca ile halka duyuruldu, daha sonra kitabın yayımcıları tarafından kısaca doğrulandı.[4] Eş zamanlı bir sohbette Rowling'e düşündüğü diğer kitap başlıkları sorulduğunda, Rowling Harry Potter and the Elder Wand (Harry Potter ve Mürver Asa) ve Harry Potter and the Peverell Quest (Harry Potter ve Peverell Hazinesi) kitap adlarından bahsetti.[2]

Arka Kapaktan

Sihir dünyası savaşta! Karanlık Lord iyice güç kazanırken iyiler de boş durmuyor.Yedinci yılında Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu`na dönmeyen Harry Potter,Dumbledore`un ona bıraktığı görevi tamamlamaya çalışıyor.Yanında -her zamanki gibi- Ron ve Hermione`yle, bir yandan Voldemort`tan ve onun Ölüm Yiyenler`inden kaçarken bir yandan da Hortuluk`ları yok etmek,Ölüm Yadigarları`nın sırrını keşfetmek zorunda olan Harry kendi geçmişiyle ilgili pek çok şey öğreniyor.

Hortkuluklar Aranırken

Kitabın başlarında Bill ile Fleur'un düğünü olur. Fakat Ölüm Yiyenler düğünü basar; Harry, Ron, Hermione ve diğerleri Bakanlık'ın Voldemort tarafından ele geçirildiğini ve Sihir Bakanı Rufrus Scrimgeour'un öldürüldüğünü öğrenirler.
İlk önce Tottenham Court Road'a giderler. Bir kafeye oturarak olup bitenleri değerlendirirken iki Ölüm Yiyen'in saldırısına uğrarlar.Harry, Ron ve Hermione Hortkulukların peşine düşerler. İlk önce Grimmauld Meydanı 12 Numara'ya gider ve Kreacher ile konuşurlar. R.A.B.'ın aslında Sirius'un kardeşi Regulus olduğunu öğrenirler. Regulus, Slytherin'in madalyonunu (Hortkuluklardan bir tanesi) Kreacher'a saklaması için vermiş, fakat Mundungus kolyeyi çalmış ve Dolores Umbridge vermek zorunda kalmıştır. Harry, Ron ve Hermione Sihir Bakanlığı'na kılık değiştirerek girerler ve orada, Ruh Emici'lerin gücünü kullanarak Muggle ana-babadan doğma büyücü ve cadıları tespit etmeye çalışan Umbridge'den, Hortkuluğu çalarlar. Bu esnada da Muggle ana-babadan doğmakla suçlananların bir çoğunu kurtararak oradan kaçarlar.
Bakanlık'tan Buharlaşarak kaçmaya çalışırken Ölüm Yiyen ve aynı zamanda Bakanlık'ta bulunan Yaxley Hermione'nin elini tutar yani onlarla birlikte Buharlaşır, Hermione ondan elini zor kurtarır ve bu yüzden Sirius'un evi yerine bir ormana Buharlaşırlar. Çünkü artık Yaxley ve diğer Ölüm Yiyenler Grimmauld Meydanı 12 numaraya girebileceklerdir. Mecburen orada kamp kurarlar ve kılıcı bulup Hortkuluğu yok edene kadar orada kalırlar.
Harry ve Ron onlar çadırdalarken kavga ederler.Ron Harry'nin pek bir şey bilmediğini düşünmektedir. Ron gruptan ve oradan ayrılır. Bunun üzerine Harry ve Hermione tek başlarına Godric's Hollow'a giderler. Voldemort'un yılanı Nagini(Bathilda Bagshot kılığında) ile karşılaşırlar. Hermione'nin yılana yaptığı Confringo Büyüsü yerden seker ve Harry'in asası kırılır. Kaçarlar. Harry Hermione'nin asasını alır. Bu arada Harry bir akşam çadırda nöbet tutarken Maral(dişi geyik(ceylan)) şeklinde bir Patronus gelir ve Harry onun peşinden giderek Gryffindor'un kılıcını bulur (bu arada o maralı Harry'ye yardım etmek üzere Snape yollamıştır). Kılıç bir buz kütlesinin arkasındadır, Harry buzu kırıp soğuk suyun içine girer ve tam boğulmak üzereyken Ron gelip onu kurtarır.Ayrıca Ron Hortkuluk'u da yokeder. Böylece Ron, Harry ve Hermione tekrar barışırlar.

Ölüm Yadigârları

Harry, Ron ve Hermione Xenophilius Lovegood'un (Luna Lovegood'un babası) evine gider ve onunla görüşürler. Xenophilius onlara 3 sihirli nesneden söz eder: Mürver Asa (güçlü bir asa), Diriltme Taşı (öldükten sonra tekrar dirilten taş), Görünmezlik pelerini. Bu 3 nesnenin ortak bir adı vardır: Ölüm Yadigarları. Harry bu nesnelerden birinin kendi görünmezlik pelerini olduğunu, Diriltme Taşı'nın ise Dumbledore'un verdiği Snitch'in içinde olduğunu (daha sonra) farkeder. Mürver Asa ise Dumbledore'un mezarındadır, fakat Voldemort gidip asayı alır.
Harry, Ron ve Hermione saklandıkları bir yerde "Voldemort"un adını andıkları için ölüm yiyenler tarafından yakalanırlar çünkü ölüm yiyenler o isme tabu koymuşlardır ve ismin söylenmesi sonucunda koruyucu büyüler kırılarak bir tür sihirsel düzensizlik ortaya çıkar. Yakalandıktan sonra Malfoy'ların evine götürülürler. Dean Thomas, Luna Lovegood, Bay Ollivander ve cincüce Griphook da orada esirdir. Bellatrix Hermione'ye işkence yaparak kılıcı nereden bulduklarını, kılıcın gerçek olup olmadığını öğrenmeye çalışır. Bu sırada Harry daha önce Hagrid'in ona hediye ettiği ve boynundan hiç çıkarmadığı kesesinin içine koyduğu (Sirius'un ona verdiği) aynayı çıkarır ve aynada mavi (tıpkı Dumbledore'un gözlerine benzeyen) bir göz görür ve ondan yardım ister. Daha sonra (orada büyücülerin buharlaşması imkânsızdır) ev cini Dobby gelir ve Harry, Hermione, Ron, Luna, Dean, Olliavendar ve cincüce Griphook'u (kendi canı pahasına) kurtarır.Dobby, Onları Bill ve Fleur'un evine buharlaştırır ve buharlaşma sırasında Bellatrix'in Harry'ye attığı gümüş bir bıçak ona gelir ardından da ölür. Bu arada onlar Billlerdeyken Remus Lupin onları görmeye gelir. Tonks'un bir bebeği (erkek) olduğunu söyler ve Harry'den vaftiz babası olmasını ister.
Harry, Bellatrix Lestrange'in kılıç işini bu kadar büyütmesinden şüphelenir (Çünkü aslında aldatmaca olan sahte kılıç Bellatrix'in kasasında saklanmaktadır, eğer bu kılıç Harry, Ron ve Hermione'deyse onların kasaya girmiş olmaları gerektiğini düşünür ve kasaya girmeleri ihtimali onu çılgına çevirir. Sürekli başka ne aldın diye sorması işi iyice açığa vurur) ve diğer hortluğun yani Hufflepuff'un Kupasının Gringotts'ta Bellatrix'in kasasında olduğunu tahmin eder. Gringotts'ta Hortkuluk'u bulup yok ederler (bu sırada cincüce Griphook onların gizli işler çevirdiğini hırsız oldukların söyler ve bu yüzden) oradaki devasa ejderha ile kaçarlar.
Harry, Voldemort'un gözlerinden onun bankaya gidip Cincücelerin çoğunu öldürdüğünü görür.
Voldemort, Harry'in Hortkuluk'ları aradığını anlar. Hortkuluklarının nerede olduklarını ve ne kadar güvende olduklarını hesaplamaya çalışır. Tam o sırada Harry Voldemort'un gözlerinden görmeye başlar ve son Hortkuluk'un Hogwarts'ta olduğunu öğrenir fakat ne olduğunu öğrenememiştir. Okula gittiğinde hortkuluğun ne olduğu açığa çıkacaktır: Ravenclaw'ın tacı(diademi).

Hogwarts Savaşı

Daha çok bilgi için: Hogwarts Savaşı
Harry, Dumbledore'un kardeşi Aberforth'un yardımı ile Hogwarts'a girer. Bu sırada Voldemort, ordusu ile Hogwarts'a saldırır. Hogwarts'takiler de boş durmaz, 17 yaşın üstündeki öğrenciler savaşmak için kalır. Bu sırada Yine Aberforth'un yardımıyla Zümrüdüanka Yoldaşlığı üyeleri, öğrencilerin aileleri, okuldan uzaklaşmış öğrenciler geri döner. Savaş sonunda 50 kişi ölür. Fred Weasley, Remus Lupin,Tonks ve Colin Creevey de ölür. Bu sırada Harry, Ron ve Hermione Ravenclaw'ın diademini bulmak için İhtiyaç Odası'na giderler. Fakat Draco Malfoy, Crabbe ve Goyle ile karşılaşırlar. Crabbe ölüm yiyenlerden öğrendiği bir ateşli büyü yapar ama kontrol edemez, büyünün başlattığı yangından dolayı ölür. Harry, Hermione ve Ron acıyarak Malfoy ve Goyle'u kurtarır. Harry, Hermione ve Ron ihtiyaç odasından çıktıktan sonra - çıkan yangının ateşi hortkuluğa zarar verdiği için hortkuluk kendiliğinden parçalanır. Artık onlar için tek hortkuluk kalmıştır oda Voldemort'un yılanı Nagini.
Voldemort ve Nagini'yi bulmak isteyen Harry, Voldemort'un gözlerinden onların Bağıran Baraka'da olduklarını öğrenir ve üçlü oraya gider. Gittiklerinde, Nagini'nin, Voldemort'un emri ile Snape'i öldürdüğünü görür. Snape, ölmeden hemen önce gözlerinden değişik bir sıvı akar, Harry bu sıvıyı okuldaki düşünseline aktarır ve Snape'in o ana kadar gizli kalan anılarını öğrenir. Snape'in çocukluğundan beri Lily Evans'a (Harry'nin annesi) aşık olduğunu, Voldemort Lily'yi öldürmek için aramaya başladığı andan itibaren aslında Dumbledore adına çalıştığını, Harry'yi yıllarca Dumbledore'la birlikte koruduğunu, Dumbledore'un en çok güvendiği adamı olduğunu ve Dumbledore'u öldürmesinin, Dumbledore'un planının bir parçası olduğunu anlar(Dumbledore bir yıl önce hortkuluk olan yüzüğü kullandığı için lanetlenmiştir bu yuzden bir yil sonra ölür). Anılar bittikten sonra Harry, kendisinin de bir hortkuluk olduğunu Voldemort'un isteği dışında ruhunun bir parçasının Harry'nin bedenine girdiğini ama bundan Voldemort'un bile haberinin olmadığını öğrenir. Yani kendisinin de ölmesi, özellikle de Voldemort tarafından öldürülmesi gerekmektedir. Harry, Voldemort'la karşılaşmaya gider, bu arada yolda Diriltme Taşı'nı kullanır ve ölüme doğru giderken yanında James, Lily, Sirius ve Lupin'i görür, onlarla konuşur, yanında yürümeleri ona cesaret verir. Voldemort'u bulduğunda hiçbir şey yapmaz. Voldemort Harry'i öldürür (yani öldürdüğünü zanneder ancak Harry ile arasındaki bağ sayesinde Harry sadece kendinden geçer).
Harry rüyasında kendini King's Cross istasyonunda bulur. Dumbledore ile uzun uzun konuşur. İstasyonda bir sepet içinde ağladığını gördüğü bebek, büyük olasılıkla, Voldemort'un Harry'nin içinde kalan, ancak Harry'i öldürmek için yaptığı büyüyle istemeden yok ettiği hortkuluktaki ruh parçasını simgelemektedir.
Harry uyandığında Harry'nin içindeki hortkuluk da yok olmuştur.
Harry uyanır fakat belli etmez. Narcissa Malfoy, Voldemort'un emriyle Harry'nin ölüp ölmediğini kontrol eder, ama o anda gözü kendi oğlundan başkasını görmediği için Harry'nin yaşamasına Voldemort'un kazanıp kaybetmesine aldırmaz, ona Draco Malfoy'nun iyi olup olmadığını sorar Harry'den evet cevabını alınca kalkar ve Harry'nin ölmüş olduğunu ilan eder. Ölüm yiyenler sevinç içindedir. Hagrid, Voldemort'un zoruyla Harry'in bedenini Hogwarts'a götürür. Voldemort herkese Harry Potter'ın kendi canını kurtarmak için kaçarken öldürüldüğünü, artık direnmemeleri gerektiğini söyler. Fakat bu sırada Grawp'ın gelmesi; Hogwarts'ın ev cinlerinin, Kreacher'ın önderliğinde ve efendisi Regulus için, Voldemort'a karşı savaşmaya başlamaları ortalığı karıştırır. Bu karışıklıktan yararlanan Harry gizlice görünmezlik pelerininin altına girer ve ortadan kaybolur. Bu sırada Neville Longbottom Gryffindor'un kılıcı ile Nagini'yi öldürür. Artık tüm Hortkuluklar yok olmuştur. Voldemort artık bir ölümlüdür.
Herkes birbiri ile düello yapmaya başlar.Voldemort 3 kişi ile duello eder.McGonagall,Slughorn ve Kingsley.Bellatrixte efendisi gibi 3 kişi ile duello eder.Hermione,Luna ve Ginny. Molly Weasley, Fred'i öldürdüğü için Bellatrix'i öldürür. Voldemort tam Mrs.Weasley'e saldıracakken Harry ortaya çıkıp bir Kalkan Büyüsü yaparak Voldemort'u engeller. Herkes Harry'in hayatta olduğunu görünce çok şaşırır ve sevinir. Harry, Voldemort ile konuşur. Mürver Asa'nın asıl efendisinin kendisi olduğunu söyler. Mürver Asa da bu sırada Voldemort'un elindedir. Harry ve Voldemort düello yaparlar. Voldemort'un Avada Kedavra laneti ile Harry'in Expelliarmus büyüsü havada karşılaşır. Fakat Mürver Asa'nın gerçek sahipliği, Dumbledore'dan Draco Malfoy vasıtasıyla Harry'e geçmiştir. Asa kendi sahibini öldürmez, Avada Kedavra laneti seker ve Voldemort'a çarpar. Voldemort ölür ve savaş sona erer. Harry, Mürver Asa'yı alıp kendi asasını tamir eder ve Mürver Asa'yı Dumbledore'un mezarına, yani ait olduğu yere bırakmaya karar verir.
19 yıl sonra Harry ve Ginny, Ron ile de Hermione evlenir. Harry ve Ginny'nin üç çocuğu olur. Lily Luna,James Sirius ve Albus Severus.Hermione ve Ron'un ise iki çocuğu olur. Onların isimleri de Hugo ve Rose. Ve ayrıca Neville Longbottom Hogwarts'ta BitkiBilim Öğretmeni olmuştur...

26 Nisan 2010 Pazartesi

Angut Nedir ?

Herkesin (haksız bir şekilde) kullandığı bir ifadedir "Angut".

Birisi bir salaklık yapınca, bi laftan anlamayınca, böle boş boş bakınca hemen "Angut'musun" der günümüzün insanı.. .

Angut'un aslında bir kuş olduğunu biliyormuydunuz!
ülkemizde.. Angut kuşu'nun eşi öldüğü zaman (yanına o anda başka bir
yırtıcı hayvan veya bir insan gelse dahi) gözlerini bir dakika bile
eşinin ölüsünün üstünden ayırmadan o da ölene kadar onun baş ucunda
bekler...
İşte bu canlının yaptığı en büyük"Angut"luk budur =).. Ayrıca bu olay
bütün Angut kuşları için geçerlidir, arada bir görülen birşey değildir..
Çok ürkek bir hayvan olmalarına rağmen eşinin ölüsünün
başında bekleyen Angut kuşuna elini uzatsanız dahi oradan kaçmaz..

iyinet frmtr trkygnclr webmaster seo yarışması

Yarışma süresi: 27 Mart Cumartesi - 27 Eylül Pazartesi

Yarışma kelimesi:

Kod:
iyinet frmtr trkygnclr webmaster seo yarışması
Kontrol Linki:

tıkla

Eklenmesi gereken kodlar:

Kodlar

Ödüller;

1 - 3500 TL
2 - 2750 TL
3 - 2000 TL
4 - 1250 TL
5 - 500 TL

6. 7. 8. 9. ve 10. olanlara ise teselli olarak kişi başı 200 TL verilecektir.

Katılımcı sayısı 100 kişi olursa 1. 2. ve 3. olan kişiye ekstra ödüller verilecektir. Laptop, fotoğraf makinesi, cep telefonu ve 1 hafta tatil gibi.

Sponsorlar;
ForumTR A.Ş.

Yarışma Kuralları
1- Yarışmaya katılanlar yeni domain ile katılmak zorundadır. Yani yarışma kelimesi açıklandıktan sonra katılacaklar domain almak zorundadır.
2- Subdomain ile katılım yasaktır.
3- ücretsiz blogspot, blogger vb. sitelerle katılmak yasaktır.
4- Blogger'ı hosting olarak kullanabilirsiniz.
5- www.siteadi.com/.... şeklinde katılım yasaktır.
6- Katılan yarışmacılar verilen linkleri belirtilen yerlere koymak zorundadır.
7- Yarışmaya katılan sitelerden link satışı kesinlikle yasaktır.
8- Linkler tüm sayfalarda görünecek şekilde olmalıdır banner da dahil.


Not - 1: Yarışma kuralları bunlardır. Yarışma kurallarında ekleme ya da düzenleme yapılabilir. O yüzden bu konuyu takip etmenizde fayda vardır.

Not - 2: Herkesin yeni bir domain ile başlamasını özellikle istiyorum. Çünkü herkes aynı arabaya binmiş olacak ve iyi şöfor olan kazanacak.

Not - 3: Hacklink olayına karışmıyoruz. Hacklink alan kişi zaten uzun soluklu bir yarışma olduğu için kaybedecektir. Aslında yasak olmasını istiyorum ama bazı kötü niyetli kişiler 1.yi elemek için hacklink eklettirebilir.

Not - 4: Ödüllerin 5.000 TL'sini ForumTR karşılayacaktır. Ön ödeme alınacaktır yarışma başlamadan önce bu yüzden bir sıkıntı yok. Geri kalan kısmını ise iyinet.com olarak ben karşılayacağım.

Not - 5: Banner kodunu yarışmaya giren kişiler görünen herhangi bir yere ekleyebilirler.

21 Nisan 2010 Çarşamba

Sultan Vahdettin Han hain Değil Kahramandır!

Sultan Vahdettin Han, çok zor bir durumda Osmanlı'nın başına geçmiştir.İttihatçı çete ve Alman işbirlikçileri Osmanlı'ya resmen şantaj üzerine şantaj yapmakta,devlet memurlarını ve sadrazamları öldürmekte,suikastler düzenlemekte ve ülkeyi bilerek savaştan savaşa sokarak yıpratmaktaydılar.Özellikle Osmanlı'nın birinci dünya savaşına bilerek sokulması tam anlamı ile tarihi bir skandal niteliği taşımaktadır.İngiliz Savaş filosundan kaçan Alman Goben ve Brislav gemileri, Çanakkale boğazından geçerek Marmara denizinde Enver Paşa'nın talimatı ile sancağa Türk bayrağı çekip Yavuz ve Midilli adlarını alarak Rus limanlarını bombalamışlar ve Osmanlı'yı resmen savaşa sokmuşlardır.Ancak,bu gemilerin bir gecede Türk gemisi yapılmasından evvel İngiliz savaş filosu,Çanakkale boğazında Alman savaş gemilerinin çıkışını beklemiş ve Osmanlı savaşta, o anda tarafsız olduğu için İngiliz savaş filosu Osmanlı kara sularına girmemiştir.Bu arada İngiliz makamları,Osmanlıya sert bir nota vermiş ve ''Alman savaş gemilerinin derhal iadesini istemiştir''...Ardından bu savaş gemilerinin Rus limanlarını bombaladığı haberi İngiltere'ye ulaşınca,üç büyük devlet Osmanlı'ya savaş ilan etmiş ve Alman savaş gemilerini ele geçirmek ve Rusya'ya yardım etmek için Çanakkale önlerine yığılmışlardır.Çanakkale önlerine yığılan savaş filolarındaki askerlerin bir kısmı Avustralya ve Yeni Zelandalı anzaklar,bir kısmı ise Hintli,Pakistanlı dünyadan bir haber müslümanlardı.Bu savaş gemilerinin çok azında İngiliz,Fransız generaller vardı.Yani burada Enver Paşa ve Talat Paşa gibi ittihatçi çete mensuplarının macerası yüzünden onca cephede yüz binlerce askerimiz şehit düşmüştür.Bu olayın vebalini Sultan Vahdettin Han'a yüklemek ve O'nu hainlikle suçlamak kara cahillik olur bana göre.


Ayrıca Sultan Vahdettin Han, Mustafa Kemal Paşa'yı Anadolu'da kurtuluş mücadelesini başlatıp,örgütlemesi için cebine 1000 Osmanlı altını koyarak gönderen kişidir.Bir Osmanlı altını 24 ayardır.Bugün bir Osmanlı altınına eş değer bozuk para büyüklüğündeki altınlar 350 liradır.Bu altınların 1000 tanesi bugünün parası ile 350,000 lira eder.Sultan Vahdettin Han,Mustafa Kemal Paşa'ya 350,000 lira gibi bir parayı cep harçlığı olarak verecek değildi herhalde...Bilakis o para,Kurtuluş savaşı için gerekli hazırlıkların yapılması için verilmişti Mustafa Kemal Paşa'ya.O devirde,Osmanlı hazinesi İngiliz ambargosu altında olduğu için Sultan Vahdettin Han,bu parayı kendi şahsi hesabından vermiş,hibe etmiştir.Mustafa Kemal Paşa'yı ise resmi tarih masallarında uydurulduğu gibi kırık,dökük Bandırma vapuru ile değil çok konforlu ve modern bir gemi ile göndermiştir Samsun'a...Resmi tarih masallarına göre Mustafa Kemal Paşa,İstanbul'dan Bandırma vapuru ile kaçmıştır.Peki sorarım size...İstanbul İngiliz işgali altında ve boğazlar tamamen İngiliz savaş filolarının denetimi altındayken Mustafa Kemal Paşa,padişahla görüştükten sonra ''Kırık dökük Bandırma vapuru ile gizlice'' nasıl kaçabilir,İngiliz savaş filolarına gözükmeden,izin almadan ve vurulmadan? Nasıl olacak? Tabiiki Sultan Vahdettin Han'ın talimatı ile.Sultan Vahdettin Han,İngiliz generaline yalan söylemiş ve Mustafa Kemal Paşa'yı farklı tanıtmıştır.Bu sebeple,İngiliz generali Mustafa Kemal Paşa'nın çıkışına izin verebilmiştir,ancak.Yoksa o işgal anında,Mustafa Kemal Paşa'nın öyle bir ortamdan izin almadan, ''Kırık dökük'' bir gemi ile çıkabilmesi desteksiz bir sallamadır.

Ayrıca cumhuriyet ilan edildikten sonra saltanat kaldırıldığında,Sultan Vahdettin Han askerlerin dipçik zoru ve yaşlı gözlerle İstanbul'u terketmiştir.Gülerek gitmemiştir....Kolay mesele değil... 600 küsür yıl boyunca müslüman Türklere önderlik yapan ceddinin mirası İstanbul'u ve Türk bayrağını terkedip gitmek....kendisi gittiği ülkelerde ise sefalet içinde ölmüştür,resmi tarih masallarında anlatıldığı gibi lüks içinde değil.Bakkala olan borcuna karşılık,dönemin hükümetine şantaj yapılmış ve cesedine ambargo konmuştur.

20 Nisan 2010 Salı

Nerdesin ey koca Sultan..?

Karikatür krizinden sonra şimdi de çizgi film krizi;

Politik, sosyal ve güncel olayları eleştirel bir şekilde ele alan dizi 15 Nisanda yayınlanan 200. bölümünde bir skandala imza attı.

Hz. Muhammed'in yüzünün gösterilmemesiyle alakalı olarak İslam dünyasının hassasiyetiyle dalga geçilen South Park adlı dizide, Peygamber Efendimiz oyuncak ayı kostümü giydirilmiş şekilde yansıtıldı.

Sert tepkileri üzerine çekmesi beklenen konu, animasyon dizinin 14. sezonunun 5. bölümünde gerçekleşti. Bölümün hikâyesi ise kısaca şöyle: Amerikalı ünlü oyuncu Tom Cruise, South Park kasabasında hakarete uğradığını iddia edip beraberindeki 200 ünlüyle dizi karakterlerine dava açar. Bunun üzerine Stan isimli karakter, Tom Cruise'dan özür diler. Ancak Cruise, tek bir şartının olduğunu, Müslümanların peygamberini görmek istediğini, aksi takdirde davadan vazgeçmeyeceğini söyler. Tom Cruise, ünlü arkadaşlarına, "Dünyada dalga geçilemeyecek tek kişi var, o da Muhammed, onun bu gücünü elinden almalıyız" der. Kasaba halkının, dava açılmaması için sözde Hz. Muhammed'i kasabaya getirdikleri görülür. Ancak yüzünün görünmemesi gerektiğini, yoksa bombalanacaklarını iddia ederler. Bu nedenle Hz. Muhammed, oyuncak ayı kostümü içerisinde tasvir edilir.

Dizinin bir sonraki bölümünde de bu konuya devam edileceği belirtiliyor. Dizinin 200. bölümünü yayınlayan yerli ve yabancı video paylaşım sitelerinde, konuyla ilgili çok sayıda eleştirel yorum yapıldı.

Hz. Muhammed, daha önce de South Park'ta resmedilmişti. Danimarka'yı sarsan 'karikatür krizi'nin bir benzeri 2006'da South Park'ta yaşanmıştı. Dizide yer alan Hz. Musa, Hz. İsa, Hz. Muhammed karakterleri, seyircilerin tepkisini çekmişti.
(cihan)

ABDULHAMİD HANDAN İSLAMA HAKARET EDENLERE CEVAP:

Allah Rasulünü tahkir ve tezyif eden bir tiyatro Fransa'yaa sahnelenmek istenmektedir. Sultan Abdülhamid, devletler platformunda oldukça tepki gösterir. Volter'in ''Muhammed yahut taassup' adlı piyesinin sahneye konmamasını, aksi halde bunun bir siyasi mesele yapılacağını elçilik vasıtasıyla Fransız hükümetine bildirir. Fransa piyesi kaldırır. Ancak, aynı oyun İngiltere de sahnelenmek istenir. Sultan Abdülhamit Han aynı şekilde İngiltere'ye de ültimatom gönderir. İngiltere hükümeti biletlerin satıldığını, müdahalenin fikir hürriyetini engelleyeceğini belirtir. Ne var ki, Sultan ikinci bir ültimatom yazdırır.''Müslümanların halifesi olarak, İngilizler peygamberimizi aşağılayıcı bir hareket içindedir.Alem-i İslama beyanname neşredeceğim, Cihad-ı Ekber ilan edeceğim''diye İslam alemine bildiri göndereceğim ve ''büyük cihad ilan edeceğim'' der. İngilizler çaresiz tiyatroyu kaldırır.

Hz. Peygamber'e hakaret içeren karikatür krizinin bir benzeri 117 yıl önce yaşandı. II Abdülhamit Han, Müslümanları rencide eden piyes yüzünden Fransa'ya ültimatom verdi.
Bundan 117 yıl önce de, Fransız Henri de Bourneir'in yazdığı "Muhammed" adlı piyes de benzer bir infial meydana getirmişti. O zaman İslam dünyasının siyasi otoritesini Sultan II. Abdülhamit Han temsil ediyordu. Fransa'nın tanınmış simalarından Bourneir'in Paris tiyatrolarında sahneye koydurmak istediği piyes, Sultan Abdülhamit'in büyük tepkisiyle karşılaştı. Konu, Fransa ve Osmanlı Devleti arasında ciddi bir krize dönüştü. Araştırmacı-yazar Ahmet Uçar, "II Abdülhamit'in Avrupa Sahnelerine Müdahalesi Dünya'ya Konan Ambargo" başlığıyla 1997'de, Tarih ve Medeniyet Dergisi'nin 36. sayısında yayınladığı makalede, belgelerle gelişmeler anlatıldı.

NOTA ÜSTÜNE NOTA

Söz konusu tiyatro oyununun Fransa, İngiltere ve Amerika'da sahneye konulması bekleniyordu. Piyesle ilgili biletler ve davetiyeler basılmıştı. Hz. Peygamber'i tahkir eden piyesten Bab-ı Ali Hükümeti ve Sultan Abdülhamit derhal haberdar edildi. Osmanlı Dışişleri Bakanlığı ile Osmanlı'nın Paris'teki elçiliği arasında bir dizi yazışma başladı. Yazışmaların başlığı "Hz. Muhammed Aleyhisselatü vesselam hazretlerinin nam-ı kudsiyelerine karşı tertip olunan oyuna dair" şeklindeydi. Yazışmalarda 'facia-i mahude' olarak nitelen piyesin oynatılmaması için her türlü girişimin yapılması bildiriliyordu. Hz. Peygamber'in tahkir edilmesi karşısında aslan gibi kükreyen Sultan Abdülhamit, Fransa'nın İstanbul'daki Büyükelçisi Kont Montebella aracılığıyla Fransa Hükümeti'ne sert uyarılarda bulundu. Paris Büyükelçisi Esad Paşa derhal Fransız Hariciyesi ve Eğitim Bakanlığı'na başvurdu. Fransa Eğitim Bakanlığı'nın'hakaret-name'de bazı değişiklikler yapılması suretiyle sahneye konulması yönündeki teklifi de Abdülhamit'ten red cevabı aldı. Oyun hiçbir şekilde sahneye konmamalıydı. Sultan Abdülhamit, oyunun sahnelenmesi halinde Osmanlı-Fransız ilişkilerinin son bulacağı ültimatomunu Fransız Büyükelçisi Montebello aracılığıyla Fransa Hükümetine bir kez daha bildirdi.

AMERİKA CESARET EDEMEDİ

Osmanlı Devleti ile bozuşmayı göze alamayan Fransa Hükümeti köşeye sıkışmıştı. Konu Fransız Kabinesi'nde tartışıldı. Kabinenin kararı 'hakaret-name'nin Fransa'da hiçbir tiyatroda sahnelenmemesi yönündeydi.
Fransızların verdiği karar Fransa Sefiri Montebello tarafından 22 Mart 1890'da Osmanlı Dışişleri Bakanlığı'na bildiriliyordu. Sefir, hükümetinin kararının acilen Sultan Abdulhamit'e iletilmesini rica ediyordu. Sefir, telgrafında "Hazret-i Hünkar'ın Hükümetim tarafından alınan bu kararı, hem kendilerine hem de Osmanlı Hükümeti'ne karşı hükümetimin dostluğuna bir delil olarak değerlendireceğine inanıyorum. Bu karar yeniden başlayacak dostluğumuzun teminatı olur ümidindeyim" diyordu. Fransa ile Osmanlı Devleti arasındaki kriz böylece sona ermişti. Sultan Abdülhamit, Fransa Cumhurbaşkanı Sadi Carnot'ya bir nişan vererek karardan duyduğu memnuniyeti ifade ediyordu. Ne var ki Mösyö Bornier, 'hakaretname'sini İngiltere'de sahneye koymak için girişimlerde bulundu. Ancak Abdülhamit'in müdahalesi üzerine İngiltere de oyunu yasakladı. İslam Peygamberi'ne hakaret etmekte ısrar eden Bornier, bu kez de, 1892'de Amerika'yı şovuna alet etmek istedi. Osmanlı'nın Amerika sefiri Mavroyani'nin oyunun sahnelenmemesi için verdiği mücadele de sonuç verdi. Bornier'in 'hakaret-name'si Amerikan tiyatrolarından da kendine sahne bulamadı.

ÜLTİMATOM KORKUTTU

Sultan Abdülhamit daha önce de Voltaire'nin yazdığı "Muhammed yahut Taassup" adlı piyesinin Fransa'da sahnelenmemesi içinde sert uyarılarda bulunmuştu. Fransızlar oyunu sahneden kaldırmışlar, ancak oyun İngiltere'de oynanmıştı. İngiltere'ye de ültimatom veren Sultan Abdülhamit, oyunun durdurulmaması halinde, Halife sıfatıyla bir beyanname yazarak İslam dünyasının her yerinde yayınlanacağını ve dağıtacağı uyarısında bulundu.
İngiltere'nin sömürgelerinde, başta Hindistan olmak üzere 700 milyon Müslüman yaşıyordu. Bu rakamlar Osmanlı Müslümanlarının yedi sekiz katıydı. Abdülhamit'in ültimatomu etkili oldu. Müslüman sömürgelerinde sorun istemeyen İngiltere, 'hakaretname'yi sahneden kaldırttı.

Dini şov haline getirenleri engelledi

Sultan İkinci Abdülhamit, dini değerlerin rencide edilmesine izin vermezdi. Hollanda'da Osmanlı'yı küçük düşüren "Harem" konulu oyunu durdurduğu gibi, New York'ta halk önünde Mevlevi ayini yapılmasını da engelledi. Amerikalılar, Mısır'dan getirtilen sahte dervişlerin yol parasını karşılayarak ABD'den ayrılmalarını sağladılar.

18 Nisan 2010 Pazar

Manisaspor 1 - 2 Galatasaray Maçın Geniş Özeti

Galatasaray Turkcell Süper Ligde Manisaspora konuk oldu. Galatasaray Manisaspor karşısında çok önemli bir galibiyete imza attı. İşte Manisaspor Galatasaray maç özeti ile karşınızdayız.
HAKEMLER: Abdullah Yılmaz, Erhan Sönmez, Ali Saygın Ögel

MANİSASPOR: İlker, Şener, Hüseyin Tok, Burak, Eren, Mehmet Nas, Nizamettin, M. Güven, Güven, Simpson, İsaac

TEKNİK DİREKTÖR: Reha Kapsal

GALATASARAY: Aykut, Sabri, Neill, Hakan Balta, Caner, M. Topal, Gio, Elano, Keita, Arda, Baros

TEKNİK DİREKTÖR: Frank Rijkaard

2. dakika: Galatasaray atağında Ardanın sol kanattan ortasında savunma kafayla topu karşıladı.

3. dakika: Galatasaray atağında Barosun pasıyla ceza yayının önünde topla buluşan Mehmet Topalın sert şutunda top savunmadan döndü.

4. dakika: Galatasaray maça baskılı başladı. Dos Santos rakibinden sıyrıldıktan sonra kale sahası önüne ortasını yaptı ama kaleci İlker topun sahibi oldu.

5. dakika: Manisaspor atağında sağ çaprazdan kaleciyle karşıya kalan Güvenin yerden vuruşunda kaleci Aykut topun sahibi oldu.

8. dakika: Ani gelişen tehlikeli Galatasaray atağında Sabri pas hatası yapınca tehlike büyümeden savunma topu kontrol etti.

11. dakika: Galatasaray atağında Keita sağ kanattan ceza sahası içine ortasını yaptı Caner gelişine sert vurdu ama top üstten auta çıktı.

13. dakika: Galatasaray atağında Canerin yaklaşık 35 metreden sert şutunda top üstten auta gitti.

15. dakika: Keita sağ kanattan ceza sahası içine ortasını yaptı Baros ceza sahası içinde topla buluştu ama hakem Abdullah Yılmaz öncesinde Barosun topu elle aldığına karar verdi.

18. dakika: Galatasaray atağında sağ kanatta topla buluşan Ardanın penaltı noktası önüne ortasında savunmada Mehmet topu karşıladı.

21. dakika: Manisasporda Hüseyin yaptığı faul sonrası sarı kart gördü.

22. dakika: Galatasaray deplasmanda öne geçti. Sol çaprazdan paslaşılarak kullanılan serbest vuruşta, Elano yerden kale içine ortasını yaptı, Keita kale sahası önünden düzgün bir vuruşla topu ağlara gönderdi. 0-1

23. dakika: Galasaray atağında Keitanın sağ kanattan orta-şut karışımı vuruşunda top üstten auta gitti.

27. dakika: Galatasaray atağında Elano savunmanın arkasınan uzun bir pas attı ama Milan Baros için çok hızlı bir top. Kaleci İlker topun sahibi oldu.

29. Dakika: Galatyasaray bu dakikalarda skorun verdiği rahatlıkla top çeviriyor.

32. Dakika: Sol köşeden kullanılan kornerde, Arda Turanın yakın direğe ortasında Şener kafayla topu karşıladı.

33. Dakika: Manisaspor atağında Isaacın ceza sahası dışından sert şutunda savunmaya çarpan topu Caner uzaklaştırdı.

35. Dakika: Galatasaray gole çok yaklaştı. Dos Santos soldan harika çalımlarla ilerledi,ceza sahası dışından mükemmel bir şut çıkardı ama top az farkla üstten auta gitti.

37. Dakika: Galatasaray çok etkili. Ardanın harika pasıyla kaleciyle karşı karşıya kalan Barosun yerden şutunda top az farkla yandan auta gitti.

40. Dakika: Galatasaray yüklendikçe yükleniyor. Organize gelişen atakta Sabri sağ kanattan kale sahası önüne ortasını yaptı ama 3 G.Saraylı futbolcu topa dokunamadı.



41. dakika: Ceza sahası içinde yerde kalan Milan Baros hakeme itirazlarda bulununca maçın hakemi sarı kart gösterdi.

42. dakika: Manisapsor atağında Şenerin sağ kanattan ortasında Hakan Balta kafayla topu karşıladı.

43. dakika: Sol köşeden kullanılan kornerde, Nizamettin kale sahası önüne ortasını yaptı, maçın hakemi Mansailı oyuncuların faul yaptığını işaret etti.

16 Nisan 2010 Cuma

Volkan Konak Pepsi' ye Hayır Dedi!

Son günlerde reklamlarında Ünlü yıldızları ve güvenilir isimleri oynatmayı amaçlayan reklam politikası Kuzeyin Oğlunda işe yaramadı. 1 Milyon Dolarlık reklam teklifini amerikan sermayesi diye kabul etmedi...

Amerikan sermayesi
Reklamlarında ünlü isimleri oynatarak satışlarını arttırmayı hedefleyen Pepsi'nin son gözdesi Volkan Konak oldu. Son dönemde konserleri hınca hınç dolan, şarkıları dilden dile dolaşan Karadenizli türkücüye teklif götüren firma yetkilileri, ummadıkları bir yanıt aldı. "Kuzeyin oğlu" lakaplı şarkıcı, kendisine yapılan 1 milyon dolarlık teklifi firmanın Amerikan sermayesi olması sebebiyle reddetti.

Senaryo ve içerik şartı
Firma yetkilileri, Volkan Konak'ı ikna etmeye çalışsa da başarılı olamadı. Televizyon Gazetesi'nin haberine göre; Pepsi'den aldığı reklam teklifinin 1 milyon dolardan bile fazla olduğunu ima eden Karadenizli türkücü, "Firmanın reklamında ancak senaryoyu ve içeriği ben hazırlarsam rol alırım. Aksi halde, ne kadar ücret teklif ederlerse etsinler Pepsi ile bir anlaşma yapmayacağım" açıklaması yaptı.

Tarkan'ın yerine Kenan İmirzalıoğlu
Pepsi, reklam filmi için ilk Tarkan'a teklif götürdü. Ancak Megastar, uyuşturucu operasyonunda gözaltına alınınca yetkililer, şarkıcının yerine son dönemin en gözde oyuncusu Kenan İmirzalıoğlu ile el sıkıştı.

12 Nisan 2010 Pazartesi

Harry Potter Rpg sitemiz açılmıştır!

Öncelikle hepiniz RPG'nin ne anlama geldiğini soracaksınız.

Merak edenler veya öğrenmek isteyenlerin olacağını tahmin ettiğimiz için ne anlama geldiğini tualradc. ve Gülenyüz nickli arkadaşlarımız kısaca açıklayarak bilgi vermeye çalışmışlar.

İsterseniz ne anlama geldiğine bakalım...

9 Nisan 2010 Cuma

Sefiller (Victor Hugo)

KİTABIN ADI : SEFİLLER
KİTABIN YAZARI : VICTOR HUGO
YAYINEVİ : VARLIK YAYINLARI
BASIM YILI : 1992
KİTABIN KONUSU
Bu romanda Jean Valjean adlı bir köylünün, 19. yy.’un ilk 30 yılındaki serüvenleri anlatılır.Valjean aç ailesini doyurmak için ekmek çaldığından bir kadırgada kürek çekmeye mahkum edilmiştir.
ESERİN ÖZETİ
Birkaç kez kaçma girişiminde bulunduğundan mahkumiyet süresi 19 seneye çıkarılır 1815’de serbest bırakılır. Valjean Güney Fransa’da D kasabasına gider. Bir kürek mahkumu olduğundan kimse onu barındırmak istemez. Sonunda yaşlı ve çok iyi bir insan olan kasabanın piskoposu onu yanına alır ve ona çok iyi davranır. Valjean onun bu konuk severliğine piskoposun yemek takımlarını çalmakla karşılık verir. Polis kısa bir süre sonra Valjean’I yakalar ve piskoposa getirir piskopos Valjean’I hayrete düşürürcesine, yemek takımını Valjean’a hediye verdiğini söyler. Valjean’ın karşılaştığı bu durum onu derinden etkiler. Ondan sonra piskoposun güvenine layık olmaya mümkün olduğu kadar erdemli ve dürüst bir hayat sürmeye söz verir.
Valjean yıllar sonra takma bir adla Kuzey Fransa’da mücevherat üreticisi olarak devam ediyordur. Üretimde bir iki basit gelişme gerçekleştiğinden şimdi varlıklı bir insandır. Kasaba halkının güvenini kazanmış ve hatta belediye başkanı bile seçilmiştir. Kasabanın müfettişiJavert, tam bir dedektiftir ve amirinin kişiliğinden şüphe eder. Onu tam yakalattıracağı sırada adının Valjean olduğu bir diğer insanın başka bir suçtan yakalandığını ve tekrar kadırgaya gönderileceği haberini alır. Çok mahçup duruma düşen polis müfettişi belediye başkabıbdan özür diler, onun hakkında şüphelere düştüğünü anlatır. Valjean kendi adını taşıyan suçsuz bir insanın acı çekmesinden ötürü vicdan azabı duyar. Kahramanca bir hareketle mahkemeye gider, kendisini tanıtır ve kendi isteğiyle kürek mahkumluğuna döner. Birkaç yıl sonra tekrar kaçar ve kuzeye gider. Üretici olarak iş yaptığı yılların karşılığı olan parayı buraya gömmüştür. Para onu rahatça geçindirebilecek ve çevresinede yardım etmesine de imkan verecektir. İlk işi Cosetta adında bir kızı aramak olur. Kız bir zamanlar yanında çalışan Fantina’nın kızıdır. Fantina kızına bakmak için fahişelik yapmıştır. Fantina artık ölmüştür ve onu yetiştiren üvey anne ve babası ona kötü muamele etmektedir. Valjean onu evlatlık alır ve ona derin bir sevgiyle bakmaya başlar. Beraberce Parise giderler. Valjean bir rahibe manastırında bahçıvan olarak çalışmaya başlar ve Cosette da manastırın okuluna gider.
Cosetta büyüyünce Parisli bir öğrenci olan marius Pontmercy adında bir genç onunla ilgilenir. Cosette ve Marius, Paris’in Luxenburg Gardens adındaki parkında tanışırlar ve Valjean’ın kendisini ve Cosette’yi gizli tutmasına rağmen gizliden gizliye mektuplaşırlar.
Olaylar, ülkedeki iç huzursuzluklar sırasında doruğa ulaşır. Sosyalistler 1832’de, Paris’te hanedanlığa karşı başarısız kalan bir baş kaldırma hareketine girişirler Marius ve arkadaşları bu isyanda yer alırlar ve sosyal adalete bağlılığından ötürü kim olduğunun meydana çıkmasına bile aldırış etmeyen Valjean da isyana katılır. Sokak çatışmalarının ortasında eski düşman Javert ile karşılaşırlar. Onun bütün hayatı şimdi ellerindedir.Gerçi bir tek kurşun Javert’I ortadan kaldıracaksa da Valjean Jvert’ı serbest bırakır. Valjean’ın bu davranışı Javert’in, kesin meşruiyet ve hukuka dayanan ahlaki dünyasını alt üst eder. Hayatında ilk defa olarak bir mahkumun kanuna saygı duyan bir vatandaştan daha iyi bir insan olacağını düşünür ve kendini öldürür.
Bu arada barikatlar ardına çekilen isyancılar çevrilir. Karşı tarafın kuvvetleri daha fazladır. Çarpışmalar sırasında Marius ağır yaralanır. Valjean Marius’u, sırtında taşıyarak yer altındaki lağım kanallarına götürür. Burası hoş bir yer olmasa da, çatışma alanından uzaktır. Kendisini tamamen kaybetmiş ve hemen hemen ölü olan Marius, büyükbabasının evine getirilir. Marius hayatını kimin kurtardığını bilmemektedir.
Valjean, Cosette ile Marius arasına girmemeye karar verir. Cosette’nin Marius’u sevdiğini ve onunla evlenmek istediğini anlar. Cosette’ye büyük miktarda para verdikten sonra inzivaya çekilir. Marius önceleri bunu kabul eder fakat hayatını kurtaranın Valjean olduğunu öğrenince Cosette ile birlikte son bir defa görmek için ihtiyar adamın yatak ucuna giderler. Valjean ölüm yatağında, seneler önce, evliya gibi biri olan psikopozun inanılmaz bir jestle kendisine hediye ettiği ve böylece Valjean’ın ruhunu kazandığı gümüş şamdanlığı Cosette’ye hediye eder.
ANAFİKRİ
Kendisine her zaman kötü davranılan bir mahkumun, kendisine iyi davranan biriyle
beraber olduğu zaman kişiliğinin ve davranışlarının iyiye doğru gidişatı gözlenmiştir.
KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRMESİ
JEAN VALJEAN: Romanın kahramanı. Önceleri basit, çalışkan bir köylüyken sonradan bir mahkum olarak hayata küskünlük duyar.
JAVERT: Hiç bir zaman satın alınamayacak kadar namuslu bir polis memuru.
MARIUS PONTMERCY: Albayın oğlu. Kendisini babasının anısına adıyan bir genç.
COSETTE: Fantine’nin kızı, Valjean’ın evlatlığı. Sevimli bir kız.
FANTINE: Karakteri bakımından iyi bir kız ise de şartlar onu bir fahişe olmaya zorlar.
KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER
Eserde tarihsel olaylar, kişilik çözümlemeleri, siyasal düşünceler, insanlar arasındaki günlük ve basit ilişkiler iç içe ve büyük bir ustalıkla anlatılmıştır.

Ergenekon (Aytekin Gezici)

Türkiye’de, bir görünüp bir kaybolan tüm çetelerin bir nevi üst kimliği olarak ortaya çıkan Ergenekon’un eylem takvimi ve olayların ayrıntılı perde arkası bu kitapta.

Yayınevi: Karakutu Yayınları
Yazar: Aytekin Gezici
Dili: Türkçe
Yayın Yılı: 2008
226 sayfa
İthal Kağıt
13,5x21 cm
Karton Kapak

Derin çetelerin üst kimliği olarak sunulan Ergenekon illegal örgütünün ilk çıkış noktası “Çelik Çekirdek” isminde bir yasadışı yapılanma mıydı?

Susurluk’un kilit ismi Abdullah Çatlı ve arkadaşlarının Ergenekon örgütüne ilham veren eylem planları arasında, Kosta Rica’yı işgal etmek var mıydı?

Ergenekon yapılanmasının gizli anayasasında, istihbarat, suikast, ajan temizleme ve medya başlıklarının ardından gelen ‘fahişeler’ maddesi nasıl bir içerik taşıyordu?

İstanbul Ümraniye’de bir gecekondudan çıkan devlet sırları, Hrant Dink suikastından Turgut Özal’ın vurulmasına, hatta Bülent Ecevit’e düzenlenen başarısız saldırı girişimine kadar birbirleriyle bağlantılı pek çok olayı nasıl açığa çıkardı?

İbrahim Tatlıses’in adının karıştığı Sauna Operasyonu’nda ortaya çıkan sırlar ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın uçağına yönelik yapıldığı iddia edilen sabotaj girişimi saklandı mı?

Ergenekon Ankara Etimesgut ordu bölgesini nasıl havaya uçuracaktı?
Ergenekon hücrelerinde ele geçilen bombalar Türk Silahlı Kuvvetlerinden nasıl çalındı?

Medya dünyasının popüler isimlerinden Tuncay Özkan, Ergün Poyraz ve Güler Kömürcü’nün Ergenekon’la bağlantısı var mıydı? Hangi gazeteci, ne tür faaliyetleri nedeniyle Ergenekon’la birlikte anılmaya başlandı?

Gerçek ülkücülerle Ergenekoncuları ayıran fikirsel özellikler nelerdi?

Türkiye’de, bir görünüp bir kaybolan tüm çetelerin bir nevi üst kimliği olarak ortaya çıkan Ergenekon’un eylem takvimi ve olayların ayrıntılı perde arkası bu kitapta.

Aytekin Gezici’nin “Ergenekon” kitabı, Mavi Kazaklı Mesih; Ağca, Derin Devletin Rengi; Yeşil ve İkinci Susurluk Vakası; Şemdinli gibi kitaplarının ardından son günlerin en çok tartışılan ‘Ulusalcı ve Kuvvacı’ derin yapılanmasıyla ilgili ‘bugüne kadar bildiğinizi sandığınız’ tüm gerçekleri yeniden gözden geçirmenize olanak tanıyacak.

2 Nisan 2010 Cuma

Hanımın çiftliği kitap özeti – Orhan kemal

-’Vukuat Var’ adlı romanda başlayan olay örgüsü ‘Hanımın Çiftliği’nde devam eder.
—Roman Gülizar’ın bir endişesiyle başlar. Bu endişesi Güllü’nün çiftliğe geldiğinde Muzaffer Bey’in ona gönlünü kaptırmasıdır.
—Gülizar aynı zamanda Güllü’nün ona hanımlık taslamasından korkar. Bu sebeple sürekli Ramazan’ı uyarır.
—Kemal’in öldürülmesinden sonra hayata dair hiç ümidi kalmayan Güllü çiftliğe gelir.
— Çiftliğe gelen Güllü’yü evlenmeden sarkıntılı olmaya başlayan Zaloğlu, Yasin Ağanın uyarılarıyla bir şey yapamaz.
—Güllü Ramazan’ı bırakıp Muzaffer Beyi beğenmeye başlar.
—Güllü’nün amacı Muzaffer Bey ile evlenerek çiftliğin hanımı olmaktır.
—Çemşir karaciğer yetmezliğinden dolayı evinde hasta yatmaktadır.
—Reşit Güllü’nün Muzaffer Bey ile olan yakınlığını öğrenerek dört köşe olur.
—Muzaffer Bey Ankara’dan döner ve Zekai Bey ile kulüpte buluşur. Muzaffer Beyin çapkınlıklarından bahsederler.
—Muzaffer Bey almak istediği Kadillak’ı paşazade satın almıştır. Paşazade Kadillak’ı ona ancak partisine geçerse satacağını söylemiştir.
—Muzaffer Bey hem Kadillak’ı almak hem de çiftliğine ziraat makineleri alabilmek amacıyla partisini değiştirir.
—Habib Muzaffer Beyin kendi partilerine katıldığını duyunca sinirlenir.
—Muzaffer Bey Kadillak’ı alarak çiftliğe gider.
—Muzaffer Bey Güllü’yü yanına çağırtır; fakat Güllü başlangıçta inatlaşarak gitmez. Sonra muzaffer beyin odasına giderek onunla konuşmaya karar verir.
—Güllü’nün amacı Muzaffer Beyi ikna ederek çiftlikten ayrılmaktır. Muzaffer bey buna izin vermez.
—Muzaffer Bey Güllü’yü beğenmeye başlar.
—Güllü herkesi unutmuştur. Muzaffer Beye aşık olmuştur. Muzaffer Bey ile evlenmeye karar verirler.
—Güllü ismini değiştirerek Serap olur.
—Muzaffer Bey Ramazan’ı çiftlikten kovar.
—Habib partileri seçimi kazandığında muzaffer beyden intikam almayı hedeflemiştir. Muzaffer Beyin son anda Habib’in partisine geçmesi onun bu hedefini bozar.
—Gülizar, Güllü’nün Muzaffer’in hanımı olması üzerine çiftliği terk eder. Hafız’la ilişkiye girer.
—Yasin Ağa da sonunda çiftliği terk eder.
—Hamza Güllü’nün sevgilisi Kemal’i öldürdüğü için cezaevinde yatmaktadır.
—Muzaffer Bey ile Güllü İstanbul, İtalya, Fransa, Almanya, İsviçre’ye ve Paris’te Montpornassa’da Simmys kabaresine gitmeyi planlarlar.
—Çiftliği Güllü’nün babasına, Reşit’e, analıklarına emanet etmeyi kararlaştırırlar.
—Muzaffer bir gece Paşazade’nin metresi olan İsviçreli kadın ile ilişkiye girer. Güllü’yü aldatmıştır.
—Bu gece aynı zamanda Zekai de Güllü’ye sulanır. Bacaklarına dokunur; ancak Muzaffer Beyin gelmesi üzerine odayı terk eder.
—Ramazan Kabak Hafız ile Gülizar arasında bir ilişki olduğunu köylüye anlatır. Bunun üzerine Kabak Hafız’ın evi basılır. Kabak Hafız ile Gülizar yakalanır.
—Kabak Hafız ile Gülizar köyü terk etmek zorunda kalır.
—Muzaffer Bey Çemşir’i çiftliğe çağırır.
—Güllü geçmişte yaptıklarından dolayı Reşit, Çemşir ve Hamza’dan intikamını konuşmasıyla alır.
—Hamza ve cezaevindeki yakın arkadaşı Şerif Usta hapisten çıkaınca çiftliğe giderler.
—Habib’in Muzaffer Beye karşı aşırı derece kini vardır. Bu kininin sebepleri ise Muzaffer Beyin sahipsiz toprakları ekip biçmesi, hatta köylünün tapulu topraklarına dahi göz dikmesidir.
—Muzaffer Bey ile Güllü’nün Erdoğan adında oğulları olmuştur.
—Hamza ile Şerif Giritli’nin kebapçı dükkânına içmeye giderler.
—Hamza ve Şerif Kadillak ile barlara giderler. Burada istedikleri keyfi alamadıklaı için kerhaneye giderler. Hamza burada Kemal’in kardeşini görür ve korkusundan ne yapacağını şaşırır.
—Güllü Şerif Usta ile ilişkiye girerek Muzaffer Beyi aldatır.
—Hamza muhtarın kızına âşıktır.
—Habib Muzaffer Beyin öldürülmesini tek çare olarak görmektedir. Bir akşam Habib onu öldürür.
—Güllü Muzaffer Beyin ölmesi üzerine Zekai Bey ile evlenmeyi düşürür; fakat daha sonra bu kararından vazgeçer.
—Güllü ile avukatı arasında bir ilişki başlar. Güllü avukatı evlenmek için uygun kişi olduğunu düşünür.
—Avukatın amacı Güllü ile evlenerek çiftliğe sahip olmaktır.
—Habib köylüsünü kışkırtarak ‘Hanımın Çiftliği’ni bastırır. Avukat kaçarak bir yere saklanır. Güllü’yü yakalayan Habib onu tam boğacakken onu çocuğuna bağışlar.